1 Aralık 2012 Cumartesi

21 Aralık 2012-Yola Işık Düşünce


21 Aralık 2012 için çok şey söylendi. Ben de benim perspektifimden görünenleri yazmak istiyorum. İlk olarak 2010 yılında Susan Miller’ın ülkemizde bir felaket olabileceği tahmini üzerine yazdığım yazının bir bölümünü kopyalıyorum.

“Aslında çoğunuz biliyorsunuzdur, bu çok çok eski bir bilgi. En kısa gün 21 Aralık günü, en uzun gece de o gece. Işık karanlığı o gece yenmeye başlıyor. Ama yeniden doğuş 25 Aralık sabahı. Çünkü 22, 23 ve 24 Aralık’ta güneşin doğduğu yer sabit kalıyor. Ancak 25 Aralık sabahı yeniden kuzeye doğru ilerlemeye başlıyor. (24 Aralık) Vatikan’ın İsa’ya … seçtiği doğum günü, o zamanlar Hristiyanlık’tan çok daha yaygın olan Mitraizmin ulu kişisi Mitra’nın doğum günü. Aynı tarih Horus ve Dionysos için de geçerli. Bu son 3’ü de, 21 Aralık’ta ölür, ve 25 Aralık’ta yeniden doğarlar…..Aslında hissettiğimiz bu. Yani karanlık korkusu. Herkeste bir son şans hissi var. Ama bu doğru değil, daha birçok “son şanslar” da olacak. Bu korkuları beslememek lazım. Biz korktukça, kolektif bilinçte, evrensel logosta neşe, sevinç ve mutluluk oluşmasını engelliyoruz. Gerçi bu ara bazı toplu göçler de olabilir, göçmek isteyenler için çok eskiden beri gündönümleri ve dönenceler zaten uygundur. Ama istemeyenler gitmeyecek, merak etmeyelim… Bir çok sahte guru, insanları kıyametle korkutuyor. Bir çok din ve öğreti sadece kendi yollarını izleyenlerin kurtulacağını iddia ediyor. Çünkü kıyametin ve kıyamete hazırlık kurslarının çok büyük bir katma değeri var, ve bir çokları bundan nemalanıyorlar. Ancak ne bu 21 Aralık son şans, ne de bundan sonraki tarihler. Son andaki tövbe ve şehadet bile yeterli. O yüzden korkmayalım…”

Son zamanlarda birçok değerli arkadaşım, ve tanımadığım halde değerli bulduğum yazarlar, bu konuda yazdılar.

Genel yaklaşımı özetlersem, beklenenler,  bir şeylerin değişeceği, ama depremler, tsunamiler gibi fiziksel uygarlığımızı yıkacak doğal afetlerin olmayacağı, bunun bir bitiş değil, bir başlangıç olduğu, yeni bir bilincin aşama aşama devreye gireceği, ve uygarlığımızı ve bizi değiştireceği tezi.

Benim de yaklaşımım buna paralel. Ama bazı konularda farklı düşünüyorum.

Birincisi, realiteyi ortak iradelerimizin şekillendirdiği meselesi.  Secret, kuantum gibi yaklaşımlar bana makul gelmiyor. Çünkü hem bilinçaltımızın etkisini, hem de realiteyi asıl etkileyebilenin, ortak iradelerimizin bir bileşkesi olduğunu yok sayıyorlar. Daha önce de yazdım, olumlu düşünmek iyi bir şey. Ama her zaman olumlu düşünemiyoruz. Ve kendi başımıza olumlu düşünmemiz, realiteye ancak kendimize hâkimiyetimiz kadar katkı yapabiliyor. Bu yüzden kendi adımıza yapabileceğimiz en zekice şey, olumsuz düşünmeyi durdurmak. Burada sadece gelecekle ilgili endişeleri bastırmayı kast etmiyorum, başta kendimiz ve hayatımız olmak üzere, herkes, her şey ve her konuda yargısız olmak, olumsuz sandıklarımızın da, aslında bizim de oyumuz ve payımız olan, ortak iradenin bir kararı ve yansıması olduğunu kavramaktan bahsediyorum. Bu sorumluluğu almaktan, ve olan her şeyin, bizim de parçası ve paydaşı olduğumuz büyük iradenin tecellisi olduğunu hazmetmekten.

Bununla uyumlu olarak, başımıza gelenler ve gelebilecek olanlar, Galaktik hizalanmayla ilgili, ya da Ulu Yaratan’ın takdiri değil, bizim ortak irademizle verdiğimiz kararlara ve yaptığımız seçimlere bağlı. Bu yüzden figüran değiliz, oyun doğaçlamalarımızın yönlendirdiği, sonu belirsiz bir metin üzerinden akıyor.

Eğer 21 Aralık senaryolarına dönersek, burada da ortak bir irade söz konusu. Birlikte yaptığımız bir seçim var. Bu seçimi henüz bilmiyoruz. Ama yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Dolayısıyla, ne hiçbir şey olmayacak diyebiliriz, ne de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyebiliriz. Birçok farklı senaryo hala mümkün. Ve bizim irademiz de bunu şekillendirmeye devam ediyor. Ama bundan sonra çok büyük değişikliklerin olması pek mümkün değil.

Ayrıştığım ikinci konu, karanlık dönemle ilgili. 36-60 saat sürecek güneşsiz bir dönem, ya da 3 ay, ya da 50-200 yıl sürecek bir karanlık enerji dönemi gibi tezler var. Bunlar artık seçilen senaryolarda yok. Bu senaryolarda  iklim, bitkiler, hayvanlar ve insanlar için çok zor bir dönüşüm vardı, ve bunlar gerçekleşmeyecek.

Ama, ortak seçimlerimizin bir tezahürü olarak, bir süre boyunca dünyaya gelen enerjiler değişecek. Alışık olduğumuz destekler ve engeller duracak. Zaten yavaşlamaya başladılar. Enerji çalışmalarının, meditasyonların, hatta duaların eski dönüştürme güçlerinde bir azalma var. Bu konulardaki isteksizliğin temelinde de bu var. Yaklaşmakta olduğumuz sıfır noktasını ya da nötr bölgeyi deneyimleyeceğiz. Bahsedilen karanlık sadece bu ve bunun olası elektromanyetik sonuçları. Bu tam 21 Aralık gece yarısı, ya da 22 Aralık sabah güneş doğuşuyla başlamayabilir. Ama bu konuda o kadar çok beklenti var ki, başlayabilir de…  Ne gün başlarsa başlasın bu olacak, ve o güne kadar destek almak için vaktimiz var.

Sıfır noktası ya da nötr bölge denen dönemde tam anlamıyla kendi başımıza olacağız. Zaten bir süredir bunu hissediyoruz. İnsanlar, aidiyetler, alışkanlıklar artık eski anlamını yitiriyor. Bağlantısızlık hissi gittikçe artıyor. Bazılarımız özgürlük zannediyoruz, bazılarımız yalnızlıktan korkuyor, bazılarımız tahammüllerini yitirdi.

Bu öyle bir dönem olacak ki, artık değişemeyecek, dönüşemeyeceğiz. Monizm ve düalizm kopmaya başlayacaklar. Bugüne kadar yapabildiklerimiz bu dönemde bizi kategorilere ayıracak. Kendisini tanıyamamış, dönüştürememiş, kendisine söz geçirme gücünü arttıramamış olanlar, bu kendi başınalıkta çok zorlanacaklar. Kendi gücüne sahip çıkmış olanlar da başkalarına hizmet edebilme oranlarına göre ayrışacak.

Bu dönemin sonunda, yeni bir bilinç ve farkındalığa ulaşacağız. Ve kendi gücüne sahip çıkmış olup, başkalarına hizmet etmeyi öğrenmiş olanların hâkim olacağı yeni bir uygarlığı, yavaş yavaş kurmaya başlayacağız.

Üçüncü konu, temas meselesi. Yine ortak irade meselesine döneceğim. O gün Şirince, ya da Fransa’da bir köy, Sedona dağı,  Machu Picchu, Kudüs, Gize piramitleri gibi bölgelerde uzaylıları ya da kurtarıcı Mesih’i, ya da teleskoplarla Marduk’u bekleyenler olacak. Bu kadar çok insanın beklentisi tabii ki önemli. Ama dünyanın başka yerlerinde olup, kendi gücüne sahip çıkıp başkalarına hizmeti seçmiş diğer insanların ortak iradesinde eğer bu yoksa, bu da olmayacak.

Bununla beraber, enerjilerin durduğu dönemde ya da hemen sonrasında, fiziksel olmasa bile, bir temasın kurulacağını düşünüyorum. Uzay gemileri, gezegen, ya da gezegen şeklinde bir uzay gemisi meselesi değil bu. Ortak bilinç seviyesindeki yükselişin hazırladığı bir asgari nedeniyle, artık mümkün olan yeni bir iletişim modu.

Ama burada herhangi bir zamanda, herhangi bir coğrafyada bulunmanın sağlayacağı ilave bir fayda yok. Enerjilerin durduğu zamanda, kendinizin neresinde olduğunuz önemli sadece…

Son olarak, bana o gün ve sonrasında neler planladığımı soran çok kişi var. Ben asla bir bitiş olmadığını, ama muhtemelen bir başlangıç olabileceğini düşündüğüm 21 Aralık tarihini şahsen çok önemsemiyorum. Ama o kadar çok insan önemsiyor ki, ortak iradeye saygım nedeniyle, o gün temkinli olacağım. Ne Şirince, ne de çiftlik. Evimde ve ailemle olacağım. Eşim işe, çocuklarım da okula gitmez belkiJ… Ama yılbaşı ve sonrası programlarıma devam ediyorumJ

Neşeniz, bilir.

Sevgi ve bilgi, paylaşılarak çoğalır.

Maksat Bir, rivayet muhtelif.

Sevgi ve ışık,

Korkut

PS: Bu metni her yerde ve herkesle, link vererek paylaşabilirsiniz…