28 Aralık 2011 Çarşamba

Başarı mı, Mutluluk mu?

“İSTEDİĞİN ŞEYİ ELDE ETMEK, BAŞARIDIR. MUTLULUK, ELİNDE TUTTUĞUN ŞEYİ İSTEMEYE DEVAM ETMEKTİR.”



Önceleri siyasetçi olmam gerektiğini düşünmüştüm. İnsanlara somut faydalar sağlayabileceğimi düşünüyor, dünyadaki sorumluluğumun, bütün zorluklarına rağmen siyasi bir görev almak olduğunu sanıyordum. Elbette bir gün bu da olabilir. Ama insanın hayat amacını keşfedebilmesi için bazı şeyleri denemesi gerektiğine inandığımdan, çok genç yaşta devlette görevler aldım, oradan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde danışmanlığa geçtim.

        O dönem tanıştığım ve beraber çalıştığım insanları tenzih ederim, ama siyasetin nasıl yapılmaması gerektiğini çok çabuk öğrendim.

        Ve aslında bana ve yeteneklerime uygun bir yol olsa bile, bu haliyle hiç de sevmediğim ve istemediğim bir hayat yolu olduğunu gördüm.

        Babamla birlikte çalışmaya başladık. Güzel şeyler oldu, zor dönemler yaşandı. Ama genelde gayet iyiydi, büyük sorunlar yoktu. Orta ölçekli işlerimiz bize çoğunluğun gıpta ettiği bir hayatı yaşatabiliyordu.

        Toplumun benim için uygun gördüğü, “doğru” bir hayatım vardı. İyi okullar bitirmiş, hem de başarıyla bitirmiş, yine iyi okullardan mezun harika bir kadınla evli, toplum hayatında, derneklerde aktif olarak yer alan, ekonomik açıdan şanslı bir azınlığa mensup, şanslı bir adamdım.

        Ve bu şanslarımın faturasını, benim kadar şanslı olmayanlara hizmet ederek ödemek istiyordum. “Gereken” her şeyi yaparak…

        Sonra bir gün mutsuz olduğumu fark ettim. Öyle birden değil. Ama hayata ve ritmine, toplumsal zorunluluklara tahammülüm azaldığında, neden böyle olduğunu merak ettim. Öyle ya, “doğru” bir hayatım vardı.

        Modern dünyanın en büyük tuzağına düştüm. “Neyin eksik?” sorusuna cevap veremedim. Çünkü bu sorunun cevabının, maddi şeyler olduğunu düşünüyordum. Benim ve çocuklarımın hayatı garantideydi. Genç yaşta başarılı olmuştum. Karımla ve çocuklarımla hiçbir sorunum yoktu.

        “Tamam” dedim kendi kendime. “Hayatına biraz renk kat.” Beni neyin mutlu edeceğini düşündüm önce. Arabaları, teknolojiyi, interneti seviyordum. Biraz bunlarla oyalandım.

        Ondan sonra en çok sevdiğim sözlerden birini duydum.

        “İstediğin şeyi elde etmek mutluluk değildir. İSTEDİĞİN ŞEYİ ELDE ETMEK, BAŞARIDIR. MUTLULUK ELİNDE TUTTUĞUN ŞEYİ İSTEMEYE DEVAM ETMEKTİR.”

        Elimdekini istemeye devam ediyor muydum?

        İşimi, eşimi, evimi, arabamı, her şeyimi istemeye devam ediyor muydum?

        Bir şeyleri, yeni bir giysiyi, saati, tatili, yemeği, devam ettiğim dernek toplantılarını, oralarda aldığım görevleri, ya da bir hazzı, elde ettikten sonra istemeye devam ediyor muydum? Yoksa elde ettikten sonra büyüleri bitiyor muydu? O saatle denize girmeye başlıyor muydum, giysinin üzerine bir şeyler dökülünce üzülmüyor, arabam çizilince umursamamaya mı başlıyordum? Gittiğim tatilin eğlencesi, ya da yediğim yemeğin lezzeti, tatil ya da yemek bitince özlemediğim, aç gözümü yeni keyiflere diktiğim, anlamsız ve geçici, uçuşan sabun köpükleri miydi?

        Ne yazık ki, böyleydi.

        Bana öğretilmiş hayat tarzının bir kurbanı olarak, başarılıydım, hiçbir şeyim eksik değildi, ama mutsuzdum.

        Eşime aşıktım bir tek, ve hala öyle. Bir de çocuklarım tabii…

        Bunun dışında hayatımda olmazsa olmaz sandığım birçok şey, aslında beni mutlu etmiyordu. Ama insanlar çok eminlerdi. Bunların beni mutlu etmesi gerektiğini söylemişler ve söylüyorlardı. Medya, kitaplar, filmler bana hep sahip olmam gereken, sahip olduğumda mutlu olacağım yeni objeler, yeni hayat tarzları ittirirken, ben köşeye sıkışmıştım. Elimdekiler beni mutlu etmediğine, elimdekileri istemeye devam etmediğime göre, bende bir gariplik mi vardı? Aptal mıydım yoksa, ya da doyumsuz muydum?

        Bir gün kendime “dur” dedim.

        “Seni mutlu eden şeyleri hatırla bakalım. Sana ne kahkaha attırıyor, ne yaparken çocuksu bir neşe duyuyorsun içinde?” Cevabı çok zor buldum. Ya da yarın yine değişir belki, hala doğru olduğunu sandığım cevabı diyelim…

        Anlatmak. İnsanlara göremedikleri alternatif çözüm önerilerini göstermek. Seçeneklerini arttırmak. Umut vermek. Kendilerine ve hayatlarına düşünecek, düşündükten sonra değişim cesareti verecek şekilde kafalarını karıştırmak. Ezberlerini bozmak. Bireysel bakış açılarını zenginleştirmek. Vesaire, vesaire…

Bu tamamen kişisel, ve benim için geçerli bir tespit. Birimiz dans etmekten, diğerimiz seyahatten, bir diğeri yeni yemekler keşfetmekten, öbürü resim yapmaktan, öteki çiçek yetiştirmekten mutlu olabilir. Mesele, yaparken çocuksu bir neşe duyduğunuz şeyi bulmak, elinizde tuttuğunuzda istemeye devam edeceğiniz şeyi… Buna ulaşmak için yine çaba lazım, ama bu kez ulaştığınızda, elinizden bırakmak istemeyeceğiniz, kalıcı, ve ruhunuzu da besleyen bir noktada olacaksınız.

        Lütfen başarıyı mutluluk sanmayın. Başarının verdiği haz anlıktır, oysa mutluluk bir süreçtir. Bugün bize başta medya olmak üzere, trendler ve tüketim alışkanlıkları, arzu nesneleri, ya da imajlar empoze ediliyor. Falanca yerde tatil, filanca marka çanta, otomobil, giysi, ya da saat, bizi mutlu edebilirmiş gibi. Öyle zannediyoruz, öyle zannetmemiz isteniyor. O yüzden biz de mutluymuş gibi yapıyoruz, eğleniyormuş gibi, neşeliymişiz gibi… Yılbaşı gecesi yapacağımız gibi…

        Bunlara ulaşabilenler, keyif alıyorlarsa bile, bu keyif kısa sürede bittiği için, bir sarmala düşüyorlar. Daha çok ve daha fazla tüketmek istiyorlar. Ama mutlu değiller, sadece istediklerine ulaşmış ve başarmış durumdalar.

        Bir de kuantum, nlp, hatta psikiyatri var. Bunlar mutsuzlukları aşmak için başarılı birer yardımcı. Ama bizi mutlu edemiyorlar. Eksiden alıp sıfır noktasına getiriyorlar, bu doğru. Ama tek amaçları “yine” başarılı olmamız, istediklerimize ulaşacak bir güç asgarisine yükselmemiz. Çünkü “normal” kabulü böyle. “Yine yarışa dönebilmemiz için bakım yapılan arızalı bir yarış aracı gibi” benzetmesi vardı, çok beğendim. Ama yarış şart mı? “Yarışa devam etmeyi istiyor muyuz?” diye sormuyorlar bize… Ya da bu kısıtlı pistte, ya da bu takımla, ya da bu coğrafyada?

        Mutluluğun tek kıstası elinizdekinin, bulunduğunuzun yerin, işinizin, eşinizin, size neşe vermeye devam etmesi. Neşeyle istemeye devam etmeniz… Neşe yoksa, mutlu değilsiniz.

        Bu karar verme döneminde, eğer seçenekler arasında kararsızsanız, neşenize sorun, neşeniz, neyi istemeye devam edeceğinizi, neyin sizi mutlu edeceğini bilir…



Neşeniz, bilir…

Sevgi ve bilgi, paylaşılarak çoğalır…

Maksat Bir, rivayet muhtelif…

Sevgi ve ışık…

Korkut



Bu metni mümkünse linkiyle, referans ya da kaynak göstererek her yerde ve herkesle paylaşabilirsiniz…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder